22 Temmuz 2012 Pazar

"Kadınlar bilimkurgu sevmemekte haklılar..."

Yaptığınız hakkında düşünmeyi seven bir yazarsınız... ARAFOR da bunun en incelikli örneği, ne dersiniz?
Düşünceyi yoğururken biraz ara verip yaptığımız şey aslında nedir diye bakarız zaman zaman. Ben son dört yılda aylık zaman dilimlerinde kısa öyküler üretirken, üç öyküden birinde kadın kahraman yarattığımı farkettim. Kadın kahramanlar türeteyim diye çıkmadım yani bu yola. Neredeyse zihnim kendi seçti ilham konularını diyeceğim geliyor. ‘Aldı sazı eline’ derler ya, kadın kahramanlar öykünün direksiyonuna geçiverdiler. Doğal yönlenmeyle yazdım bu öyküleri.
Kadınların hayal ve fantezilerimizde lup fantastik kurgularda yeterince olamamaları durumu sizi neden bu denli endileşelendirdi ki Arafor'un çıkış noktası bu tam da... Dünyada genel olarak kadınların zayıf temsil edildiği alanlar, bazı istisnaları hariç çeşitli oranlarda hastalıklı, gergin ve sevimsizleşmeye eğilimli alanlardır.
Ben on yedi yaşından bu yana fizik, kimya ve matematik dersi verdim. Bilimde ve teknikte ileri gitmenin önkoşullarından biri kadının da bu hevese dahil edilmesidir. Erkek bir kişidir. Kadın iki, üç, dört… Bilimkurgu, gizem, fantastik öykü okuyan, bazen de yazan kadınları ve onların yetiştireceği çocukları düşündüm. Bilim toplumu hayalim var Türkiye için. Teknolojik çöplük olmakla yetinemeyiz. Bu tür öykülerin zihin enginleştirici, ufuk açıcı bir işlevi var.
Kitap çıkmadan önce kadın okurlarla yaptığınız okuma paylaşımlarından nasıl tepkiler sonuçlar aldınız?
Öykülerin bazıları dijital ortamda kendini test etti son üç dört yılda. Bunlardan altı tanesini 2009 yılında ‘K2rik ve Gece’ başlığıyla genç yazar arkadaşların teşviki ve girişimiyle Buzul Dünya sitesinde yayınladık. Arafor öykü seçkisinden önceki ışıklı bir duraktır.
Bunun öncesinde bir vesileyle konuştuğum kadın okurlarım örneğin Muska ya da Çözücü adlı romanlarımı bayılarak okuduklarını, ama aslında bilimkurgu, gizem, fantastik dalında pek fazla okumadıklarını söylediler. Bunu son yirmi yılda bayağı sık duydum.
Neden kadınlar bilimkurgu sevmezler? Matematikçi ve şair de olmazlar. İsterlerse yapabilirler. Kadınların tercihi değildir. Ve samimi söylüyorum, kadınlar bilimkurgu sevmemekte haklıdır önemli ölçüde. Şimdi isim vermeden söyleyeyim. Ünlü klasik bilimkurgu romanlarına bir göz atın. Büyük bir bölümünün dili kurudur, anlatım yüzeyseldir. İç düşünceler ve bilinç akışı cılızdır. Karakterler bir gölge gibidir. Arkaplan bilgiler yetersizdir. Öykü tüm gücüyle teknik bir yeniliğin şaşırtıcılığı üzerine yüklenmiştir daha çok. O yenilik zaman içinde demode olunca geriye tarihi bir esinti ve kayıttan başka bir şey kalmıyor. Daha yeni yapıtlarda da esas sevilenler ve zamana direnenler metinlerde toplumsal sorunlara, insan hallerine ve edebiyata önem verenlerdir.
Bu nedenle benim ana şiarım üç vitesliydi. İyi kurgu, kaliteli ve akıcı dil kullanımı ve şaşırtıcı (toplumsal ve metafik beklenti yüklü) alanların taranması. Öykülerimde elden geldiğince bu üç olmazsa olmazı yoğun vermeye çabaladım. Ve sonuç aldım. Kadın okuyucular giderek öykülerimin tiryakisi oldular.
-Arafor, SY Yazı Medeniyeti'nde yeni bir ülke ya da harekat... Devamı nasıl olacak?
Bazı öyküler uzun öykülere, romanlara evrilecek. Belki filmlere de. Şu anda temelini attığım ve dizi karakteri kazanmış öyküden romana evrilmiş çalışmalarım var. Hemen hemen hepsi basıldı. Bu seri yazımlarda kadın erkek bir arada teşkil edilmiş ekipler var. Bunlar genellikle genç karakterler. Bazen üç kuşak bir arada bile olmakta. Mücadeleci ekiplerde genç kızların, kız çocukların, genç kadınların ve yaşlı ninelerin etkin bir rolleri var. Bu çizgiden de devam edeceğim. En yeni ağır top romanım Ağrıyan’da altı karakter var. Üçü kadın. Denge kurmaya devam yani.
-Çok yakında bir SY Sözlüğü yayınlanacağını biliyoruz. Buna hazırlanıyorsunuz hatta... Kurgunun ötesinde, bu dünyanın içindeki gerçek diğer dünyaları da okuma, görme çabası mı Sy Sözlüğü'nün ortaya çıkışı?
Ben yeni bir kelime bulmak için çabalamam. Yazarken ya da düşünürken kendi kendine geliverir aklımın ucuna. Mesela son türettiğim kelime yazdığım en son öyküye başlık ararken bir anda çıktı ortaya. Demirzâr. Demir ile Zâr’ın füzyonu. Son Demirzâr adıyla Kayıp Rıhtım sitesinde yayınlandı.
Tirildeme, Tirildetir, TÖHAF, İdeaot, Sezildem, Vehimiçi, Korkulobin vb. bunlar zaman içinde kullanım alanı buldu. Bir de aforizmatik zemberekle kurulmuş yüzlerce cümle var. Bazıları vezinle yazılmış duygusu veriyor bana. Lisedeyken fen bölümü öğrencisi olduğum halde, iyi bir edebiyat eğitimi gördüm. Uzun yıllardır yabancı bir dil faunasında yaşamamın yanı sıra bunun da izleri olmalı.
Kelimeler anlam taşıyan cılız eşekçiklere benzer. Ayakları tökezler, yan yana uzun bir süre (cümle teşkili için) duramazlar. Bu nedenle günlük dille çetrefilli bir meseleyi izah etmek zordur. Çeşitli yüzdelerde imkânsızdır da. Soyutun güzelliği. Soyutun dayanılmaz hafifliği de denebilir. Fizik kanunları, matematik formülleri, denklemler de evrenin muhtevası üzerine çok şey anlatır. Bu nedenle zorlama olmayan, eve ait olan yeni deyimler, kelimeler kavrama gücümüzü artıran bir işlev görür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder