13 Eylül 2012 Perşembe

Stadyum


Onu ilk kez gördüğüm stadyumun yerinde şimdi yeller ve kuzey rüzgârları esiyor.
Şehrin en işlek semtleri içinde kalan stadyumum adını söylersem herkes bir anda günahlarımı öğrenme şansına erişecek ki bunu istemiyorum.
Çıplak bir başıma çaresiz kaldığım rüyalarımın kabusa dönüştüğü gecelerden birinde, çırılçıplak stadyumun giriş kapısını arıyordum.
Bir başkasında ben stadyumun en yüksek yerinden bilet kalmadığı için içeri giremeyen topluluğun içinde kalan ona bakıyordum ve gene çıplaktım. Arkamı dönmem gerekiyordu tribün kalabalığına, onu görmeli ve bana bakmasını sağlamalıydım, ama yapamıyordum.
İç çamaşırlarımı kat kat giyinmiştim maça girerken. Onları çıkarıp birbirine ekleyerek ona indirecek ve yukarı yanıma çekecektim.
İç çamaşırlarımın birbirine dolanmaları, çözülmemeleri, maçın başlama düdüğünün sürekli çalması, maçın nedense bir türlü başlayamaması bana ecel terleri döktüren nedenlerdendi.
Oysa onunla olmalıydım bu sefer. İlk kez isteyerek buraya onun için gelmiştim, ama o yoktu. Televizyonlarda maç izlerken kadınlı erkekli sevgili sarmaş dolaş seyircileri görür hep imrenirdim ve hayatımda hiç maça gitmemiştim. Bu yüzden olsa gerek stadyumlar bana hep mabed gibi gelirdi ve ben o mabedin dinine mensup değildim. Rüyalarım dışında girmem yasaktı. Orası erkeklerin dinine özgü ve aitti.
Stadyumun yerinde şimdi büyük bir alışveriş merkezi duruyor dersem, kim anlar acaba... Stad taşındı elbette, ama rüyalarımdan taşınmadı.
Onu unutamıyorum ve nerdeyse her gece aynı maçı görüyorum. Hiçbir yüzü hatırlamıyorum. Kimse o maçlara gitmemiş gibi. Bense hala stad dışına bakıp onu arıyorum.
Yine de rüya olduğuna hala inandığım, ama şehirde hemen hemen herkesin her şeyin, gazetelerin ve ekranların tersine tanık olduğu sahnenin mimarı benim.
Benim.
O maçta, sahaya atlayıp, sonunda onun beni görmesini sağlamak için sahanın ortasına kadar koşan çırılçıplak kadın.

YELDA KOŞAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder